BÜYÜKŞEHİRE KATILARAK ŞEHİRLEŞEN KÖYLERDE EMLAK VERGİSİ UYGULAMASI
Anayasanın 2’inci maddesinde belirtildiği bulduğu üzere, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Aynı zamanda kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunun sağlanması, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engellerin kaldırılması, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanması Devletin temel amaç ve görevleri arasındadır. (1)
Anayasanın 2’inci ve 5’inci maddelerindeki bu hükümlerin tabi sonucu Anayasanın 73’üncü maddesidir. Anayasanın 73’üncü maddesinde der ki:
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Maliye politikasının sosyal amacı doğrultusunda vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtılması için muafiyet ve istisna hükümleri öngörülmüştür.
EMLAK VERGİSİ VE MUAFİYET HÜKÜMLERİ
Emlak vergisi, servet üzerinden alınan vergiler içinde en eski olan ve hemen hemen her ülkede uygulanan, kişilerin vergi ödeme gücünün bir göstergesi olan bina ve arazi gibi taşınmaz servet unsurlarını vergilendiren bir niteliğe sahiptir. 1972 mali yılı başından itibaren yürürlüğe giren Emlak Vergisi, Bina ve Arazi Vergilerinden müteşekkildir. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda 1972 tarihinden bugüne değin pek çok değişiklik yapılmıştır. Bunlardan bir kısmı vergide muafiyet ve istisna hükümlerine ilişkindir.
1319 s. Emlak Vergisi Kanunu, vergiye ilişkin bir takım daimi ve geçici muafiyet hükümleri getirmiştir. Vergideki bu muafiyet ve istisna hükümlerini, esasen ‘kamunun yararlandığı’ ve ‘vatandaşın yararlandığı’ şeklinde iki kısma ayırmamız mümkündür. (2)
Bununla beraber sürekli muafiyet hükümlerinden daha çok ‘kamu kesimi’ yararlanırken geçici muafiyet hükümlerinden ise bazı teşvik sahipleri ile çeşitli nedenlerle ödeme gücünde eksilme olan veya hiç ödeme gücü bulunmayan vergi mükellefleri (vatandaş) yararlanmaktadır.
Örneğin 1319 s. Emlak Vergisi Kanununun büyük ölçüde kamu kesiminin yararlandığı ‘Daimi muaflıklar’ başlıklı 4. Maddesinin sonradan Kanuna eklenen (y) bendi gereğince 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümlerine göre temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimleri veya hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden bankalara, tasfiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle yürütülen müflis bankaların iflâs idarelerine ait binalar ile (z) bendi gereğince 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesi kapsamında kira sertifikası ihracı işlemine konu olan binalar vergiden daimi olarak muaftırlar. Bu arada daimi muafiyete ilişkin düzenlemelerde alfabenin (z) harfine kadar geldiğimizi belirtmek isterim. Benzer muafiyet hükümleri, Arsa Vergisi için de söz konusudur. (3)
ŞEHİRLEŞEN KÖYLERDEKİ EMLAK VERGİSİ MUAFİYETİ
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu, ana unsur olarak köy sınırları içerisindeki taşınmazları emlak vergisinden muaf tutmuştur. Köy tüzel kişiliği korunduğu sürece, şehirleşse de köy sınırlan içindeki taşınmazlar bu muafiyetten yararlanmaktadır. Peki İstanbul’un Zekeriyaköy, Demirciköy, Kilyos, Ankara'nın Bağlıca, Alacaatlı gibi Türkiye’nin emlak değerleri en yüksek olan bölgelerinin de olduğu toplamda 18 ilin şehirleşen köylerinde durum nedir? Şehirleşen köylerin büyük bölümünün tüzel kişilikleri 2012 yılında kaldırılmıştır. Büyükşehir olan illerdeki bu köylerin köy tüzel kişiliği 2012 tarihli 6360 sayılı Kanunla kaldırılarak bu köyler mahalleye dönüştürülmüştür. Şehirleşen köylerin büyük bölümünün büyükşehir belediyesi olan il sınırları içerisinde olduğu söylenebilir. Büyükşehir olan illerde emlak vergisi diğer illere göre daha fazla alındığı bilinmektedir.
2022 YILI SONUNA KADAR MUAFİYET TANINDI
6360 sayılı Kanunun(4) geçici l’inci maddesinin 15’inci fıkrasına eklenen bir hükümle(5) tüzel kişiliği kaldırılan bu köylerde uygulanan emlak vergisi muafiyeti (ilk yerel seçimin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde başlayarak) beş yıl süreyle yani 2019 yılı sonuna kadar devam etmesi kanunlaştırıldı.
Söz konusu Muafiyet hükmünün süresi, 27.12.2018 tarih ve 7159 sayılı Kanunla bir kez daha (31.03.2019 günlü yerel seçimlerden hemen önce) 31.12.2022 tarihine kadar uzatıldı.
MUAFİYET SÜRESİ TAMAMLANMADAN 2020 YILINDA VERGİLENDİRME YAPILACAK ŞEKİLDE MUAFİYET KALDIRILDI
Yerel seçimler yapılıp sonuçlar alındıktan sonra 19.07.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7186 sayılı Kanununun 33’üncü maddesi (6) ile bu muafiyet kaldırıldı. Emlak Vergisi Kanunun “Mükellefiyetin Başlaması ve Bitmesi” başlıklı 9’uncu maddesinde, “Bina vergisi mükellefiyeti (...) Muafiyetin sukut ettiği tarihi (...) takip eden bütçe yılından itibaren başlayacağı' belirtilmiştir. Muafiyeti kaldıran 7186 sayılı Kanununun 33’ncü maddesi 19.07.2019 tarih ve 30836 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Özetle, muafiyet 19.07.2019 tarihinde sukut etmiş, hak bu tarihte düşmüş ve muafiyet sona ermiştir. Bu durumda bu yerlerde taşınmaz sahibi olanlar yönünden emlak vergisi mükellefiyeti, muafiyetin sona erdiği 2019 yılını takip eden 2020 yılında başlaması mevzuatın gereğidir.
BAZI BELEDİYELER VERGİLENDİRMEYİ 2019 YILINDA BAŞLATTI
Şehirleşen köylerde vergilendirmenin 2023 yılında başlaması gerektiği halde kazanılmış hak geri alınmak suretiyle 2020 yılma çekildi, bunun Anayasanın “hukuk devleti” ilkesine aykırı olduğunu düşünülebilir. Zira bu bölgelerdeki taşınmazların 31.12.2022 tarihine kadar vergilendirilmeyeceği yönünde yasal güvence verilmişti. Muafiyeti kaldıran 7186 sayılı Kanunun Resmi Gazete’de yayımlandığı 19.07.2019 tarihinde önce, gerçek ve tüzel kişiler muafiyet bilinciyle taşınmaz satın almış, mülkiyetlerinden tutmuştu. Bu nedenle, ancak 19.07.2019-31.12.2022 zaman aralığında taşınmaz alanlar yönünde muafiyetin uygulanmaması hukuken doğru bir uygulama olacağı düşünülmektedir.
Doğrusu bir belediyenin dahi uygulamayı 2019 yılında başlatacağı; hem de 2019 yılının tamamım kapsayacak şekilde vergilendirme yapacağı aklımıza gelmemişti.
Köy tüzel kişiliğine sahipken, 2012 tarihli 6360 sayılı Kanunla tüzel kişiliği kaldırılan İstanbul, Kocaeli, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun, Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerindeki köylerdeki taşınmaz sahipleri uygulamadan etkilenmişlerdir.
Vergilendirme, ilçe belediyeleri tarafından yapılmaktadır. Tabii tüm bu belediyelerin uygulamaları ve vergilendirmeyi 2019 yılında başlatıp başlatmadığına dair kesinlik yoktur.
EMLAK VERGİSİ ALENİLİK İLKESİNE AYKIRI OLARAK TARH EDİLİYOR
Emlak vergisinde mükelleflerin beyanname verme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ödeme işini bir tarafa bırakırsak, mükelleflerin tek yükümlülüğü vergiyi tadil eden iş ve işlemleri yani vergi doğuran olay ile sonlandıran olaya ait işlemleri belediye vergi dairesine bildirmektir. Vergi, belediyeler tarafından tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk ettiriliyor. Ne var ki belediyenin bu işlemim mükelleflere bildirmekle zorunda tutan bir yasa bulunmamaktadır. Hatta tam tersine VUK’un 93’üncü maddesinde tahakkuk fişinin mükellefe tebliğ edilmeyeceği hükmü yer almaktadır. Demek ki VUK madde 93’teki tahakkuk fişinin tebliğ edilmeyeceğine dair hükmün Emlak Vergisi gibi verginin mükellef tarafından beyan edilmediği idare tarafından tahakkuk ettirildiği vergiler yönünden kaldırılması gerekiyor.
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Şehirleşen köylerden vergi alınması haklı nedenlere dayanıyor. Bazı bölgelerin Türkiye’nin en yüksek değerdeki taşınmazları olduğu dikkate alınırsa bu vergilendirmenin yapılmaması verginin mali güce göre alınması ilkesine ters düşer. Çünkü bu ilke vergide adalet ve eşitlik ilkesi ile birlikte okunmaktadır. Ancak bu ilkelerin yasaya, hukuka ve Anayasa'ya uygun olarak işletilmesi ve hayata geçirilmesi gerekiyor.
Bu bağlamada, 2019 yılı için vergi tarh edilmesi açıkça kanuna aykırı olup mükelleflerin taşınmazın bağlı olduğu ilçe belediyesine başvurarak verginin tarh ve tahakkuk ettirilip ettirilmediğini öğrenmeleri uygun olacaktır. Verginin ödenmiş olması verginin iadesine engel teşkil etmemektedir.
___________
1 Sadettin DOĞANYİĞİT, Açıklamalı İçtihatlı ve Sorun Çözümlü Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5. baskı, 2021, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s. 1422.
2 A.g.e., 1423.
3 Sadettin DOĞANYİĞİT, Sayıştay Uzman Denetçisi, Ankara Üniversitesi Emlak Vergisi Sempozyumu 1. Oturumundan Sadettin DOĞANYİĞİT tarafından Tebliğ olarak sunulmuştur. Sadettin Doğanyiğit, panelin ardından gelen soruları da cevaplandırmıştır.
4 On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, R.G. Tarih: 6/12/2012, Sayı : 28489
5 (15) Bu Kanuna göre tüzel kişiliği kaldırılan köylerde, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre alınması gereken emlak vergisi ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken vergi, harç ve katılım payları 31/12/2022 tarihine kadar (bu tarih dâhil) alınmaz ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendi, 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci bendi ile beşinci bendi, 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının beşinci bendi hükümleri 31/12/2022 (bu tarih dâhil) tarihine kadar uygulanmaya devam edilir. Bu yerlerde içme ve kullanma suları için alınacak ücret 31/12/2022 tarihine kadar (bu tarih dâhil) en düşük tarifenin % 25’ini geçmeyecek şekilde belirlenir.
6 MADDE 33 – 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin onbeşinci fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(30) Bu fıkrayı ihdas eden Kanunla ilga edilen son cümlesi dahil onbeşinci fıkraya ilişkin hata ve düzeltmeye dayalı mükellefçe talep edilen red, iade ve ödemeler, idarelerin en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin yüzde biri oranında pay ayrılmak suretiyle yapılır. Talep edilen toplam tutarın, ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde red, iade ve ödemeler, sonraki yıllara sari olacak şekilde, idareye başvuru tarihi veya dava açılması hâlinde mahkeme ilamının idareye tebliğ tarihi esas alınmak suretiyle garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitli ödeme süresince 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir.”
Comments